5 Nisan 2012 Perşembe

Barış'ın ve Bütünlüğün Sesi - Fairouz ve Verdi

   Geçmiş yüzyıllardan günümüze kadar geçen süreçte devletlerin dış sorunları kadar içişlerinde de problemler fazlasıyla yaşanmıştır. Kimileri bağımsızlık mücadelesi verirken, kimileri varolan bağımsızlıklarıının değerini bilmemiş kimileri ise üniter yapıya sahip olma çabasına girmiştir. Peki nedir devletlerin içişlerinde sorun yaşamalarına sebep olan faktörler? 

  "Devlet" aslında günümüz görüntüsüne 1648 Westphalia Anlaşması'yla kavuşmuş taze bir kavramdır. 1648'den önce devlet, nasıl bir görüntüye sahipti? Hangi birleştirici gücü görüyorduk veya geçmiş yüzyıllardaki yönetimler günümüzdeki devlet yapısına ne denli benziyordu? Bunlar bugünlerde uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi anabilim dallarını epey ilgilendiren soruların başında gelmektedirler. Çünkü ister realist isterse de idealist paradigmadan bakılırsa bakılsın, devlet her zaman uluslararası sistemin tek veya bir numaralı aktörü konumundadır. Devlet aslında tarihte çeşitli biçimlerde karşımıza çıkmış birleştirici gücün ta kendisidir. Antik-Yunan'da yer alan site kavramı, Antik-Yunan sitelerinin son bulmasıyla yerini alan Tanrısal İmparatorluklar, Westphalia'yla ortaya çıkan ulus devletler vs ... Günümüz modern devlet yapısına gelirsek, geçmişte varolmuş pek çok dağınık yapıdaki ülkeler, güçlerine güç katmak veya zayıf yapılarını güçlendirmek için pek çok yollar denemişlerdir. Bunlardan başlıcası ise; feodal sistemlerini, tek bir çatı altında birleştirmek olmuştur. Konuyu örnekler vererek açmaya devam edersek eğer, ben İtalya'yla detaylara göz atmayı tercih ederim. İtalya, 1870 yılına kadar prensliklerden oluşan bir yapıya sahipti. Dağınık yapıdaki bu sistem, İtalya'nın kendi içerisinde rekabete ve savaşlara yol açmakla beraber, dış ilişkilerinde güçsüzleşmesine de yol açmaktaydı. Sömürge yarışlarının sürdüğü 17. ve 18. yy'da kendi içinde yaşadığı anlaşmazlıklar ve güçsüzlüğü sebebiyle İtalya, içinde bulunduğu coğrafyadaki ülkelerden fazlasıyla geri kalmıştır. Bu sebeple olsa gerek ki, Kraliyet yerini yavaş yavaş "Devlet" sistemine bırakmaya başlamıştır. İtalyan birliğinin sağlanmasına en büyük destek ve hatta birlik fikrinin çıkış noktası olarak da gösterilebilecek nokta, Giuseppe Verdi'nin birlik çağrısı yaptığı "Aida" operasıdır. Kimi zaman halkların içinde birikmiş ve hareket etmeyi bekleyen potansiyeller mevcuttur hele de söz konusu olan devletin bekaası ve geleceğiyse... Verdi, muhteşem bir sanatçı olmasının yanı sıra aynı zamanda tam bir İtalya sevdalısı idi... Bu sebeple de İtalya'nın içinde bulunduğu zor ve sıkıntılı dönemden çıkış noktası olarak gördüğü birlik fikrini konu edindiği meşhur "Aida" operasını kaleme almıştır. 1870 yılında Verdi'nin desteği ve Cavour'un önderliğiyle İtalyan Birliği sağlanmıştır. 




   Adı ülke barışı ve bütünlüğüyle özdeşleşmiş bir diğer sanatçıdan daha bahsetmek isterim. Kendisi dünyada nadir bulunan seslerden aynı zamanda da çok hoş bir kadın olan Nouhad Wadi Haddad yani meşhur "Fairouz"dur. Lübnan'lı Katolik Arap'lardan olan bu değerli sanatçının sadece Lübnan'da değil dünyada milyonlarca hayranı bulunmaktadır. Lübnan halkı, etnik yapısına bakıldığında millet üzerine değil din ve mezhep temelli farklılıklara sahiptir. Halk gibi yönetim de mezheplere ve dinlere göre düzenlenmiş yapıdadır ve bu yapı anayasa tarafınca düzenlenmiş ve korumaya alınmıştır. Yönetim; Şii, Sünni ve Hristiyan Araplar arasında adil paylaştırılmıştır. Ancak 1970'de Müslüman ve Hristiyan kesim arasında başlayan yönetim kavgası büyüyerek Lübnan'ı iç savaşa sürüklemiş ve sonuçta kardeş kıyımı yaşanmıştır. Ülke insanlarının çatışan kesimlere olan çağrılarının yanı sıra dünyadan da bu kıyıma son çağrıları gelmişti ancak pek etkisi görülmemişti ne yazık ki... Lübnan'ı yaşadığı bu buhranlı dönemden kurtaran tek çağrı ülkenin dünyaca ünlü ses sanatçısı Fairouz'dan gelmişti. Savaşın kardeş kıyımı olduğunu, çatışmaların durdurulmadığı sürece şarkıcılığa dönmeyeceğini söyleyen Fairouz, bu savaşa son verilmesi çağrısında bulunmuştur. Yaptığı çağrıda başarılı olmasına şaşırmamalıyız aslında keza Şii mahallesinde yaşamını sürdüren Fairouz'a savaş döneminde tek bir kişi tarafından bile zarar verilmemiştir. Halkın saygınlığını kazanmış olan bu büyük sanatçı eğer olmasaydı kim bilir belki de Lübnan ya bugün parçalanmış halde olacaktı ya da başka devletlerin himayesine geçecekti. 



   Sanatçının ve sanatın, ruhumuzu okşamasının dışında var olan pek çok yararlarından biri de verdiğim bu iki örnekte olduğu gibi hiç şüphesiz gergin siyasi ortamları yumuşatması ve sorunların çözümlenmesinde aktif rol oynamasıdır. Keşke ülkeler arasında ve devletlerin arasında yaşanan tüm sorunlar müzik ve sanatçı yoluyla çözülebilecek olsa... Eminim o zaman, dünyadaki pek çok sanatçı elinden gelenin en iyisini yapar... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder