27 Mart 2012 Salı

Maskülen Bakışlı Siyasetin, Feminen Ruhu: Siyasette Kadın - 1

   Bir önceki yazıda siyasetin ne olduğuna biraz değinmiştik aslında... Siyaset; biraz sert ve biraz keskin hatlara sahip bir konudur. Tıpkı bir erkek gibi görünür gözümüze. Vurdulu-kırdılı filmleri andırır adeta, ne zaman televizyonda bir siyaset programı veya parlamentolardan görüntü görsek, gözümüzün önünde hep aynı manzara vardır. Birbirine hakaret eden siyasetçi beyefendiler (!) ve hatta kimi zaman yumruk yumruğa edilen kavgalar vs... Peki nedir siyaseti bu kadar kaba ve saygısız yapan? Erkek hakimiyetli olması mı, yoksa siyasetçilerin "Ben erkeğim!" fikrinin arkasına saklanması mı? Kadınlar peki? Kadın nedir, kimdir? Kadın; annedir, kız kardeştir, kız çocuktur. Siyasette ise, her zaman geri plana atılmak istenen kişidir kadın! Kadınların rolü siyasette neden daha fazla değildir diye düşünürsek eğer, karşımıza çok çeşitli sebepler çıkar. Örneğin; bazı ülkelerin (Özellikle İslam ülkelerinin) gelenek göreneklerine olan bağlılığı ve kadının yapısı gereği tek görevinin ideal eş ve anne olması gerektiğini düşünmeleridir. Peki, biz kadınlar hem ideal eş ve anne hem de siyasetçi neden olmayalım? İşte bu yazıda bunu başarmanın yollarını ve başarmış olan hanımları konuşacağız. Hadi başlayalım :)

   Siyasette kadının rolü aslında ülkeden ülkeye çok büyük farklılıklar gösteren bir konudur. Kimi ülkelerde kadın-erkek siyasetçi sayısı dengeliyken, kimi ülkelerde yok denecek kadar azdır malesef... Hem ideal kadın hem de siyasetçi olabilmek tabii ki mümkündür. Çünkü kadın, yapısı gereği duygusallıkla mantıklı düşünmeyi aynı anda yürütebilme yetisine sahip varlıktır. Dünyada ise; siyasette olan başarılarıyla adından çokça söz ettirmiş kadınlar gördük, görüyoruz ve umud ediyorum ki gelecekte daha fazla göreceğiz. Tabii ki bu kadınlar, başarıya erkeklerden daha zor ulaşmışlardır. Kadın olmaları sebebiyle erkek siyasetçiler ve aileleri tarafından destek de görmüşlerdir köstek de. Tüm bu faktörlere rağmen başarıya ulaşmış insanın geri plana atılmaya çalışılması, bence o insana yapılacak en büyük hakaret ve haksızlıktır. "Kadın eli değmiş" sözünü hatırlayalım. Düzenli, temiz ve güzel olan her şeye kadın eli değmiş gibi neden deriz hepimiz aslında çok iyi biliyoruz. Siyasete de kadın eli daha fazla değse bence hiç fena olmaz. Nasıl fikir? :)

   Bir kaç örnekle konuyu zihinlerinizde daha iyi pekiştirmek isterim... Söze Pakistan'ın vefat etmiş başbakanı Benazir Bhutto'yla başlamaktan büyük keyif alırım. Bhutto; 21 Haziran 1953 doğumlu olup, şark dünyasının en hoş ve en başarılı kadın siyasetçilerinden biriydi. Belki de bu başarının sırlarından biri, aileden gelme siyasi geçmiş ve bunun tabii getirisi olan manevi destekdir. Benazir Bhutto'nun babası eski başbakanlardan Zülfikar Ali Bhutto'dur. Hem babasından kaynaklanan hem de kendi yapısı sebebiyle Bhutto, siyasetin içinde daimi olarak yer almıştır. Hem kadın hem de çok başarılı siyasetçi aileden gelmesi nedeniyle, her zaman yaşam tehdidi altında yaşamış olan Bhutto'ya defalarca suikast girişimlerinde bulunulmuştur. Keza bu girişimlerden biri başarıya ulaşmış ve dünyanın en başarılı siyasi hanımlarından birini ölüme götürmüştür.
   Benazir Bhutto, siyasi başarılarının yanı sıra güzelliği ve şıklığıyla da beğeni kazanan bir kadın olmuştur. Özellikle, başörtüleri ve takıları takdire şayan denecek düzeydedir.


  Eminim bu resim, ciddi olayların ve belki trajik yaşanmışlıkların olduğu yerde çekilmiştir. Ama buna rağmen, Benazir Bhutto çok şık ve güzel...
   
 






















  Bu konunun birinci kısmının sonuna geldik, ikinci kısımda belki biraz Batı dünyasından konuşuruz, hiç fena olmaz bence... :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder